Göksu Ejderha: Efsanenin İzinde Bir Şehir Hikâyesi – Edebiyat

Edebiyat, bazen geçmişin karanlıkta kalmış seslerini bugünün kulağına taşır. Ejderhalar da bu seslerin en görkemlilerindendir. Bazen korkunun simgesi, bazen saklı hazinenin bekçisi, bazen de insanın kendi içindeki gölgelerle yüzleşmesinin sembolü olarak çıkar karşımıza. A. Erkan Akay‘ın “Göksu”‘ adlı romanı, bu güçlü motifi yeniden çağırıyor ve Anadolu’nun kalbinde geçen bir yolculukla genç okurları fantastik bir maceraya davet ediyor.

Şehrin Kalbinde Bir Çatlak

Hikâyenin merkezinde, Konya’da yaşayan genç bir rehber olan Göksu var. Gündüzleri turistlere tarih anlatan, akşamları sıradan hayatına dönen Göksu, bir gece terasında göğe bakarken olağanüstü bir sahneyle karşılaşır: Takkeli Dağ’ın üzerinde beliren ejderha. Bu görüntü, yalnızca göğe uzanan bir figür değildir; şehrin hafızasını, geçmişin sırlarını ve geleceğin yükünü de taşır. O andan itibaren Göksu’nun sıradan hayatı çatlar, gerçeğin arasına efsanenin gölgesi düşer.

Romanın önemli yanlarından biri, Göksu’nun karakter dönüşümünü adım adım işlemesidir. Başlangıçta gördüklerine inanmakta zorlanan, internette açıklama arayan, sosyal medyada iz sürmeye çalışan genç bir kadındır o. Ama zamanla, içine çekildiği dünyanın sırlarını kabullenmek zorunda kalır. Bu yolculuk, onun hem geçmişiyle hem de kendi içindeki korkularla yüzleşmesi anlamına gelir.

Mekânların Hafızası

Akay, romanında mekânları yalnızca arka plan olarak kullanmaz; onlara canlılık kazandırır. Mevlana Dergâhı, Gevale Kalesi, Çatalhöyük gibi yerler, karakterlerin durakları değil; geçmişten bugüne taşınan hikâyelerin sesi hâline gelir. Göksu ve yabancı misafiri George Santana’nın adımları, okuru hem tarihî hem de efsanevî bir yolculuğa çıkarır.

Bu mekânların seçilmesi rastlantı değildir. Dergâhta keşkülün izini sürmek, kalede taşlarda ejderha figürü aramak ya da Çatalhöyük’te arkeolojik kalıntıların arasında yürümek… Hepsi, Anadolu’nun kadim kültürel mirasının bugünün insanına ne söyleyebileceğini hatırlatır.

Ejderha ve Semboller

Roman boyunca karşılaştığımız keşkül, kılıç, kelebek gibi semboller, anlatıya katmanlı bir yapı kazandırır. Bunlar yalnızca süs unsuru değildir; kahramanların sorularına yön veren işaretlerdir. Ejderhanın alevini dağın içine üflemesi, yıkıcı gibi görünenin aslında koruyucu olabileceğini gösterir. Yazar, böylece okuru tersine düşünmeye davet eder: Belki de ejderhalar, korkutucu değil; şehrin bekçisidir.

Dilden Gelen Büyü

Akay’ın dili akıcı ve ritmik. Genç okuru içine çekmek için yeterince hızlı, yetişkin okura hitap edecek kadar derinlikli. Diyaloglar canlıdır; Göksu ile George arasındaki konuşmalar, farklı kültürlerin bakış açılarını da yansıtır. Göksu’nun “gördüklerim halüsinasyon mu, yoksa hakikat mi?” sorusu, aslında çağımız insanının mitlere ve masallara bakışındaki endişeyi temsil eder.

Roman, bu soruya doğrudan cevap vermez. Kesin doğrular sunmak yerine, okuruna yeni pencereler açar. Belirsizlik, romanın temel gücü hâline gelir. Okur, Göksu ile birlikte hem merakın hem de şüphenin eşliğinde ilerler.

Karakterlerin Çarpışması

Göksu’nun karşısına çıkan George Santana, romanın ikinci önemli figürüdür. Yabancı bir turist gibi görünür ama aslında nesiller boyu ejderha izciliğini sürdüren bir soyun temsilcisidir. Onun varlığı, Göksu’nun yalnız olmadığını gösterir; aynı zamanda gerilimin de kaynağıdır. Çünkü George’un kararlılığı, Göksu’nun tereddütleriyle çarpışır. Bu çatışma, anlatıya dinamizm kazandırır.

Göksu’nun ailesi, arkadaşları ve şehirdeki sıradan insanlar ise başka bir karşıtlığı temsil eder: Gündelik hayatın ilgisizliği. Kimse ejderhayı görmez, kimse olağanüstüye kulak vermez. Göksu, bu duyarsızlığın ortasında yalnızca kendi sezgilerine yaslanmak zorunda kalır.

Geleneğe Yeni Bir Dokunuş

Türk edebiyatında kuşlar, kurtlar, tilkiler sıkça işlenmiştir; ama ejderha motifi nadiren bu denli geniş bir anlatının merkezine yerleştirilmiştir. Akay, bu boşluğu doldurur. Doğu mitolojisinde köklü yeri olan ejderhayı, modern bir şehirde, günümüz insanının belirsizlikleri ile buluşturur. Böylece geleneksel anlatılarla çağdaş kurgu arasında bir köprü kurar.

Roman, fantastik edebiyatla ilgilenen gençlere sürükleyici bir serüven sunarken; tarih, mitoloji ve kültürel hafızaya meraklı yetişkinlere de düşünsel bir zemin açar. Bu çok katmanlılık, kitabın en güçlü yönlerinden biridir.

Sonuç: Ejderhanın Çağrısı

“Göksu”, Anadolu’nun tarihî coğrafyasında dolaşırken görünmeyenin görünene karıştığı büyülü bir atmosfer kuruyor. Göksu’nun yaşadığı dönüşüm, aslında her insanın kendi ejderhasıyla karşılaşmasının kaçınılmaz olduğunu hatırlatıyor. Ejderha, bazen korkunun, bazen umudun simgesi olabilir. Bu roman ise en çok şunu vurguluyor: Gerçeği görmek isteyen, önce kendi efsanesine kulak vermelidir.

Göksu

A.Erkan Akay

Tulu Kitap

Mayıs 2025

232 Sayfa

Başa dön tuşu