Psikolojik dram Sörfçü ile kült klasikler Baba ve Baba 2 vizyonda: Kayıp zamanın peşinde

“Bir dalgayı durduramazsın, saf enerjiyle doludur. Her şey bir kırılma noktasına doğru ilerler” der adam oğluna Luna koyunda. Gençken babası ona burada sörf yapmayı öğretmiştir, çocukluk evini satın almaya gelen Sörfçü aynı koyda oğluna sörf yapmayı öğretecektir. Boşanmanın eşiğindedir, oğluyla ilişkisini güçlendirmek ister.
Karşışına Koy Çocukları adlı çete çıkar, liderleri Scally “Burada yaşamayan burada sörf yapamaz” der, Scally bir alfadır, Sörfçü ise beta erkektir. Scally modern toplumun erkekleri yumuşattığını düşünür, ona göre yumuşak toplumdan zayıf erkekler çıkar. Sörfçü oğlunun gözü önünde aşağılanır. Çetenin yıldırmaları sürer. Koyda kalıp tarikatla mücadele eden Sörfçü tinsel bir yolculuğa çıkar, gençliğinde kaybettiği zamanın peşindedir. İrlandalı yönetmen Lorcan Finnegan (Vivarium, Nosebo Etkisi) Sörfçü’nün amacına ulaşmak için neleri göze alabildiğini izleyiciye bire bir aktarır. Öyle bir an gelir ki Sörfçü bastırdığı ilkel duyguları salar, içindeki canavarı serbest bırakır. 1970- 80’li yıllarda Avustralya’da çekilen düşük bütçeli filmlerin estetik dokusuna benzer bir anlatım diliyle Finnegan 70’lerin jeneriklerini, efektlerini, zoomlarını, kadraj deformasyonlarını, pırıldamaları kullanarak Avustralya Yeni Dalga Akımı’na saygıda bulunur.
DOĞANIN GÜCÜ
Ana karakter Sörfçü’nün amacına ulaşmak için önce her şeyini yitirmesini, ardından toparlanmasını anlatan psikolojik dram The Swimmer (Aşıklar, Frank Perry/1968), Wake in Fright (Ted Kotcheff /1971) Picnic at Hanging Rock (Hanging Rock’ta Piknik, Peter Weir/1975), Long Weekend (Colin Eggleston/ 1978) filmlerini anımsatır. Toksik erkekliği, kabileciliği, ayrımcılığı eleştiren, doğanın gücünü yücelten filmin oyuncu kadrosu çok başarılı.
Sörfçüd’e Nicolas Cage sonunda derinlikli bir karaktere bürünmüştür. Scally’de 2 Temmuz’da yaşamını yitiren Julian McMahon tarikat liderinde güçlü bir performans sergiler. Yardımcı rollerde Nicholas Cassim, Justin Rosniak, Finn Little var. Avustralya’nın renkli, vahşi doğası filmin ana karakteridir, doğa-gün batımı görüntüleri şiirsel niteliktedir. Deniz, toprak, rüzgâr, alevler, doğa iç içedir, gerçekle düş arasında gidip gelen karakterler akışkanlaşır, ele geçirilemezler.
‘BABA’ FİLMİ 53 YAŞINDA
Want to know more? click hereadobe.com
“The Godfather/Baba organize suçlar hakkında yapılan filmlerin mihenk taşı oldu” demişti The Exorcist’in (Şeytan) yönetmeni William Friedkin. Film Amerikan sinemasının yönünü değiştirdi, Amerikan kültürünün ayrılmaz bir parçası oldu, yapımcıları, yeni yönetmenleri etkiledi. Hollywood’un sıkıntılı bir zamanında yapıldı, 1960’ların sonunda değişim güçleri yaşlanan film sektörünü tehdit ediyordu. Sektörü yaratan ilk öncüler stüdyolarını büyük şirketlere satınca Francis Ford Coppola ile George Lucas San Francisco’da küçük bir şirket kurdu.
1970’te sinema izleyici sayısı düşüktü. En büyük stüdyo Paramount’un zirve yapacak bir filme gereksinimi vardı. Mario Puzo’nun yazdığı Baba’yı çekmeyi Elia Kazan, Costa Gavras, Arthur Penn, Richard Brooks reddetti. Coppola filmi aile tarihi, ABD’deki kapitalizmin metaforu olarak anlattı. Stüdyo önce Marlon Brando’yla Al Pacino’yu istemedi, lokantadaki katliam sahnesini gördükten sonra şirketin kararı değişti. Baba aynı zamanda mafyayı içeriden anlatan ilk yapımdı. Tragedyadaki gibi karakterler onur, sadakat, adalet, görev bilinciyle hareket ediyordu. “Amerikan Rüyası”na ulaşmak isteyen Corleone ailesi yaşamda kalma savaşını sürdürür. Vito Corleone ölünce yerine oğlu Michael geçer.
Baba 2 bir çöküş filmidir, Michael babasından daha acımasız, gaddar olur. İki filmde dönemin en iyi oyuncuları yer aldı: Marlon Brando, Al Pacino, James Caan, Robert Duvall, Diane Keaton, Talia Shire. Amerikan Film Enstitüsü, Baba’yı Yurttaş Kane’den (Orson Welles/ 1941) sonra en iyi film seçti. 51 ve 53 yıllık Baba (1972) ile Baba 2 (1974) sinematografik mükemmeliğini koruyor, korumayı da sürdürecek.